Fatih Altaylı
FATIH ALTAYLı 12 yıl önce eklendi | 19 kez okundu

Toplumu Balık Hafızalı Sananlar

Bugünlerde medyadaki bazı isimlerde bir telaş hali var.

Sıkıntıları 28 Şubat sürecinin hiç ummadıkları bir hızla gelip kapılarına dayanmış olması.

Oysa bin yıl sürmesi planlanmıştı, kıyamete kadar devam edecekti.

28 Şubat'ın bizzat göbeğinde olan ve bu süreci yönlendirip yöneten medya mensuplarının, bu telaşlı, bir o kadar da endişeli halleri, süreçte medyanın rolünün ne kadar etkili olduğunu aslında gözler önüne seriyor.

Çünkü 28 Şubat soruşturmasının başlaması onlar kadar kimseyi korkutmadı.

Daha yolun başında birbirlerini gammazlamaya başlayan isimler, kelimenin tam anlamıyla ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar.

Bin yıl sürecekken 15 yılda kucaklarında buldukları bir sürecin içinden nasıl çıkacaklarının, kendilerini nasıl kurtaracaklarının hesabını yapıyorlar. 

Ama bunu yaparken bile hiçbiri dürüst davranmıyor.

Çıkıp "biz bu haltı yedik" diyemiyorlar.

Hepsi topu birbirine atıyor, hepsi mağduru oynuyor.

Gören de 28 Şubat'ın asıl mağdurlarının süreci bizzat yöneten bu medya mensupları olduğunu sanacak.

Üç-beş paşa biz korkuttu, ne yapalım biz de korktuk onların isteklerini yerine getirmek zorunda kaldık demeye getiriyorlar.

Bin yıl kadar uzun sürmesi planlanan bir dönemin hesabını, bu kadar kısa yoldan kotaracaklarını sanıyorlar.

O zaman yaptıkları gibi, bugün de askerin arkasına saklanıyorlar.

O zaman askerin gücünün arkasına sığınıp, merhamet nedir bilmeyen bu adamlar, şimdi bir adım geri çekilme taktiğiyle yine askeri öne sürüp kurtulmanın hesabını yapıyorlar.

Türlü türlü bahaneler öne sürüyorlar.

Hatta daha da ileri gidip, merhameti, kin gütmemeyi, intikam hesabıyla hareket etmemeyi, ayıpları örtmeyi anlatan ayetlerden, hadislerden örnekler veriyorlar.

Müslümanın intikam hissiyle hareket etmemesi gerektiğini söyleyerek, bir zamanlar yok etmeye çalıştıkları muhafazakar medyanın, kendilerine karşı hesap sorma tarzında bulunmamasını istiyorlar.

28 Şubat dine karşı, müslümanlara karşı, inançlı insanlara karşı açılmış bir savaştı.

Bu topraklardan İslamın kökünü kazımak üzere açılmış ve zerre kadar acıması olmayan bir savaştı.

Bu ülkeyi yöneten kademelerde, alnı secdeye giden tek bir kişi kalmayacak ve yetişmeyecek şekilde organize edilmiş, her yönüyle planlı bir budama operasyonuydu.

28 Şubat zihniyetinin genlerinde, kendilerininkinden başka düşünceye hayat hakkı yoktu.

Allah'ın diniyle savaşmaya kalkacak kadar kendilerini cesur gören bu adamlar, birgün aman dilenecek duruma düşeceklerini hiç akıllarından geçirmiyorlardı.

Hepsi öylesine kudretliydi ki; sırtlarını dayadıkları güce karşı Allah'ın da bir hesabı olabileceğini ihtimal dahilinde bile görmüyorlardı.

Sadece inançlı insanlar değil, kurumlar üzerinde de olmadık baskılar uygulayarak hepsini yok etmek istediler.

Bugün intikam hırsıyla hareket edilmemesi gerektiğini söyleyen 28 Şubat medyacıları, o günlerde öyle intikam doluydular ki; kendileri dışındaki medyaya sinek muamelesi yapıyorlardı.

Muhafazakar yayın kuruluşlarına kimsenin reklam vermemesi için reytinglerle oynama o zamanlarda başlamıştı.

Buralara reklam vermeyi düşünen şirketlere uygulanan baskıda "zaten bu kanallar seyredilmiyor" denilerek reyting ölçümleri bir unsur olarak kullanılıyordu.

Amaçları maddi imkansızlık yüzünden bu yayın organlarının kapanmasıydı.

Kapatma cezası vermek için yayınları saniye saniye kontrol altına almaktan tutun da, yok sayma stratejisine kadar türlü türlü psikolojik baskılar uygulanıyordu.

Şimdi bütün bu yok etme sürecine karşı; tamam, peki, intikam hırsıyla hareket edilmesin.

Bizim inancımızda merhamet vardır, eyvallah.

Ama suçu başkalarına atarak merhamet beklenmez.

Bütün yok etme planlarına rağmen, Allah'ın yardımıyla ayakta kalmayı başarıp bugünlere gelebilen insanların, gözünün içine baka baka "korkudan yaptık" hikayesini de kimse okumasın.

Allah ayıpların üstünü örtmeyi emrediyor; doğru.

Ama "kul hakkına karışmam" da diyor.

Şimdi ne kadar çok insanın hakkına girdiğinizi kendiniz bir düşünün...

Sonra da şu sorunun cevabını verin.

28 Şubat'ın kabus günlerini yaşamış insanlar ortadayken, toplumu balık hafızalı yerine koymaya kalkmak ayıp olmuyor mu ?


Fatih Altaylı [email protected]